Kamal Abdulla'nın destana, mite bakışı kapsayıcı olduğu gibi dile bakışı da kapsayıcı idi. Kelimeyle değil, kelimelerin bir araya gelmesiyle, sentaksla uğraşıyordu. Hayat binlerce ve milyonlarca insanın birbirleriyle kurduğu ilişkilerle vardı. Dil de öyleydi, binlerce, yüz binlerce kelimenin birbirleriyle kurduğu ilişkiler sayesinde vardı. Kelimeler tek başlarına, donmuş vahitler değildi; canlı ve hareketli idiler; elleri kolları vardı ve birbirlerine tutunuyorlardı. Azerbaycan halk danslarında olduğu gibi bazen birbirlerine paralel tutunuyorlardı, bazen de karşı karşıya gelip birbirlerine göz süzüyorlardı. Dil de hayat gibi böyle bin bir çeşit ilişkiden oluşuyordu ve Kamal Abdulla işte bu ilişkilerin peşindeydi. Araştırmalarında da, roman ve hikâyelerinde de…