Edebiyatta hakikat anlayışından gerçekçiliğe doğru şekillenen yeni biliş tarzı, edebî türlerin şekil ve dillerini farklı bir boyuta taşır. Müslüman yazarın modern edebiyatta kendisini ifade etmenin yolunu hikaye ile araması, onu bir anlatı modelini seçme düşüncesiyle karşı karşıya bırakır. Geçmişte kalan geleneksel hikayenin teknik imkanlarıyla türün dilini kuramayan yazar, modern üslubu da tamamen alamayacağının farkındadır. Budurumda yazar, Müslüman hikâye karakteriyle kendi dünyasını mı anlatacak veya kendisini metinde öldürüp anlatıcının dünyasına yansıyan merkezin okuyucu tarafından keşfedilmesini mi bekleyecektir? 1950 öykü kuşağı ile aynı dünyadan hikâyeye bakmayan Müslüman yazarların bakış açılarından metnin yapısına yansıyan göstergeler, mimesis kavramıyla yorumlanabilir bir söyleme dönüşür. Sezai Karakoç, estetiğin yeni merkezi kasabada kendilerinin de yer alması gerektiğini Meydan Ortaya Çıktığında hikâye kitabında bir imgeye dönüştürdüğü gibi "Kasaba Edebiyatı" isimlendirmesiyle düşüncesinin zeminini somutlaştırır. Rasim Özdenören'in öykülerinin çatışma merkezi, kasabada var olmaya çalışan karakterlerin günlük yaşantılarıdır. Modern hikayede kutsalın kuruluşunu, geçmişte kaldığı kabul edilen değerlerin şehre doğru yürümesi şeklinde tarif etmek mümkündür.