Dünya edebiyatında olduğu gibi Türk edebiyatında da şiirin edebî türler arasında en fazla yazılan ve okunan bir tür olduğu bilinmektedir. Bu, elbetteki şiirin biçimsel özelliklerinin ehemmiyetindendir. Fakat içeriğin şiire yansımasının ustalıkla yapılması da bu önemi artırmaktadır. Edebî ürünlerde, özel olarak da şiirde, sanatçının çevresi, tabiat, müşahhas ve mücerret kavramlar, metafizik hassalar, mistik ve tasavvufî yaşantı, inanç… ve sanatçı esere sirayet eder. Modern Türk Şiirinde Tasavvuf (Tanzimat'tan Günümüze) adlı çalışmada bu temalardan tasavvufun şiire aksedişi gösterilmeye çalışılmıştır.
Tasavvuf, İslâm itikadının muhabbetî boyutu olarak tanımlanabilir. Bu sûfî inancının şiirde tema olması bazen dervişliğin verdiği muhabbet ile bazen de tasavvufun geleneksel bir yaşantı olmasının etkisiyle sadece tema olarak şiire yansıması ele alınan kaynaklara dayanılarak söylenebilir. Tasavvuf denilince akla ilk gelen edebî dönem, Osmanlı edebiyatıdır. Çünkü bu dönemde şairler bazen doğrudan bazen de mazmunların yardımıyla muhayyilelerindeki konuları yansıtmak adına bu temayı kullanmışlardır. Bunda, dönemdeki sûfî etkinin belirgin olması yadsınamaz bir gerçektir. Klasik Türk edebiyatı tasavvuf temasının en fazla kullanıldığı edebiyat dalı olarak kabul edilebilir. Fakat yeni Türk edebiyatında da gerek nesirde gerek nazımda bu itikadî hassa bazen eleştirel ama daha çok sitâyişle verilmiştir. Bu yansımada çevresel etkinin daha çok olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.