Varlığını modernleşmeye borçlu olan moda, otoritesini "modanın eleştirilmezliği" üzerine kurmakta oldukça mahir davrandı. Bu maharetiyle birlikte moda, güzelin tarifini değiştirdi. Bu yeni tarife göre "moda olan güzeldir"; moda olan yani göze çarpan. En çok tartışılan ve göze batan zevkler ve renkler bile, modanın şemsiyesi altına girdiğinde "zevkler ve renklerin tartışılmazlığı" payesine yükseldi. Kitle kültürü içinde milyonlarca insan aynı şekilde giyinip aynı şeyleri tüketirken modacılar "Çıplak Kral"ın terzisi oldu. Her şey eleştirilirken moda sarsılmayan otoritesini neye borçlu? Belki de bu, modanın tanımlanamamış olmasından kaynaklanıyor. Modanın kökeninde "oluşmayan sınır" yattığına göre moda neye göre tanımlanacak? Fatma Barbarosoğlu'nun elinizdeki çalışması modanın eleştirilebilirliğine bu manada bir kapı aralamakta...