"...Son yahudisi olurdum bir şehrin,
Son telkari ustası.
Gömütlüğün yanında boyveren iri bir zambak gelirdi aklıma.
Paslı bir sarnıç: su
Dört bir yana koşan yılkı atlarına benzerdim,
Bembeyaz gelinlik üzerinde unutulmuş bir çengelli iğneye…
Kanaviçeden anlayan kadınlar söyleşirdi avluda
"Denizi geçip de sevişen" birinden söz ederlerdi
Varaklı bir çerçevede sepyalaşan bir balıkçıdan
Geri çekilirken su kıyısında denizin
"Sünnetli bir gabriel" hüznü ilişirdi yüzümüze
Söz vermiştik, ulaşırsak denizin kıyısında duracaktık.
Soyunmak için gecikmeyecektik
İki yılan gibi sarılıp seviştiğimiz kara geceler başlayacaktı
Bir gravürde resmedilen son mavi balık gibi..."