Muallim Nâci'nin yaşadığı dönem, yenileşme adına, muhteşem bir kültür ve medeniyetin ürünü olan Dîvan Edebiyâtının toptan red edilmeye ve ortadan kaldırılmaya başlandığı dönemdir. Türk Edebiyâtının değişim ve yenileşme dönemi olarak nitelendirilen bu dönemde; yenileşme adına bir takım farklı girişimlerde bulunulmuştur. Bu girişimler ile ilgili yapılan tartışma ve münâkaşalarda Nâci, eskinin ve Dîvan Edebiyâtının savunucusu olarak görülmüş; bu nedenle de muhâlifleri tarafından "Mürteci" olarak nitelendirilmiştir.
Döneminde büyük bir takdirle, üstad ve muallim olarak görülen Nâci, hiç de hak etmediği bir çok hücum ve saldırılara maruz kalmış; muhâliflerince hedef tahtasına oturtulmuştur. Yenileşme taraftarları, dîvan şiiri tarzında, eski ünlü şâirlerin ayarında gazeller yazan ve çevresinde bu sâhada eser veren genç şâirler tarafından da "Hoca" olarak telakkî edilen Nâci'nin yeni tarzda yazdığı şiirlerini görmezden gelerek onu eskinin temsilcisi olmakla suçlamışlardır. Bu menfî düşünce maalesef onun vefâtından sonra da sürdürülmüş; uzun süre devam edecek olan bu eski-yeni çatışmasında o, eskiliğin temsilcisi, bayraktarı sayılmıştır. Halbuki Nâci, yenileşme değil yabancılaşmaya, bizi biz yapan değerlerin yenileşme adına toptan inkâr edilmesine ve de yok edilip ortadan kaldırılmasına, özellikle de batı taklitçiliğine şiddetle karşı durmuş; eğilip bükülmeden millî ve yerli bir duruş sergileyerek kökü mâzînin derinliklerinde olan eski edebiyat ve san'atımıza büyük bir samîmiyyet ve sadâkatle sâhip çıkmıştır.