Muazzez'e Mektuplar-Aslında Seni Hiç Tanımamalıyım
Hikâyede çok derinlere kök salmış müphem bir duygunun yaydığı ışığın mektuplarda farklı farklı renklerde tezehürlerini görürüz.
Hikâye Ankara'da yaşayan iki genç arasındaki bitmek tükenmek bilmeyen sıra dışı bir aşkı anlatmaktadır.
Kahramanımız, derin bir aşk acısından sonra kadınlara obje muamelesi yapan, onları elde edilmesi gereken birer hedef olarak gören bir karakterdir. Kendi kurguladığı oyunu sahnelemek için kadınları bir dekor eşyası olarak seçip istediği gibi oynatabileceğini sanmaktadır. Oyun bittikten sonra perde kapanır ve kahramanımızın iç dünyasındaki seyirciler, bu başarıyı alkışlar. Fakat perde kapandıktan sonra perdenin ardında yaşanan acılar kahramanımızın zerre umurunda değildir.
Kahramanımızın yeni dekor eşyası Muazzez'dir. Ancak bu defa, kahramanımızın bütün dünyasını ters yüz edecek bir durum ortaya çıkar. Gerçeğin ve saflığın ve de aşkın manasını anlamaya başlar. Kendi girdabına girdikçe boğulur ve adeta kurtarılması zor bir ruh gibi yaşar. Çünkü Muazze, ona bu hayatın gerçeklerini yaşayarak öğretmiştir. Muazzez bu sahneye girer ve bir çocuk gibi tüm ruhunu vererek bu oyunu oynamaya başlar.
Uzun bir zaman birlikte yaşadığı kadın ile bir sevdayı hakkıyla paylaşamayan kahramanımız, bir sabah uyandığında, Muazzez'in evde olmadığını görür. Muazzez ayrılmıştır bilinmeyen bir sebepten dolayı. İstediğini alan kahramanımız bu oyunu da başarı ile sergilemiş olduğu mutlulukla yeni bir oyun yazmanın haz ve mutluluğunu yaşamaya başlamıştır ki, evin bir köşesinde Muazzezin ayrılığa dair yazdığı mektubu görür. "Sana" diye yazılıp bırakılmış bir mektup.
"SANA
Gözlerinin eğrisini dolanıyor yüreğim. Bir zaman kargașası, bekleyiș gibi bir çember. Ve eğer, hiç birșey kalmadıysa aklımda yașadıklarımdan, gözlerinin herzaman görmediğindendir beni. Denizlere karșı seviyorum, oysa yarım yamalak seni. Nemli toprakların üstünde yalın ayak yürüyorum bazen….
Rüyalarımda Ölme!"
Evin her köşesi Muazzez'in nefesini hissettiren hatıralarla dolmuştur. Kahramanımız kendini "iyileşmeye yüz tutmuş bir ruh hastasının doktorunu kaybetmesi" gibi tanımlamaya başlar. Bu hasta artık çaresini Muazzez'den kalma hatıralarında aramaya başlar.