Bu eser, Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi'nin siyasete dair yazdığı tek eserdir ve kısaca Osmanlı Devleti'nin içinden geçtiği en nazik döneml
rden sayılan II. Meşrutiyet ile başlayıp 23 Ocak 1913 Bâb-ı Âlî Baskını ile nihayete ermektir.
Bununla birlikte bu eser, devrin şartları yani II. Meşrutiyet'in ilânı, 31 Mart Vak'ası, İttihâd ve Terakkî egemenliği, fırka içi muhalefet ve yeni fırka oluşumları, iktidar-muhalefet çekişmeleri, Halâskârân Hareketi, 1912 Arnavutluk İsyanı, I. Balkan Harbi, Bâb-ı Âlî Baskını gibi olaylar çerçevesinde değerlendirildiği zaman fevkalâde öneme hâizdir. Filibeli, eserinin başındaki ihtar ve rica bölümünde "Şu esercikte hakikatin hilafında tek bir kelime yoktur. Vukuatı aynen hikâye eden bir tarihçedir. Eseri yazarken milleti ikazdan ve zavallı vatana naçiz bir hizmet ifa etmekten başka bir şey düşünmedik." demektedir ki bu, hakikaten doğru bir ifadedir. Çünkü Ahmed Hilmi Efendi, bizzat bu devreye şahit olup bahsi geçen vak'aların en yakından tanığı olmuş ve bunları çok geçmeden de kaleme alıp yayınlamıştır. Vak'alardan sonra değerlendirmelerde bulunan müellif, bu hükümleriyle bugüne kadar ki siyasî tarihimize dahi ışık tutacak derecede isabetli ve faydalı neticeler çıkarmıştır.
Ancak eserin en çarpıcı noktası, şayet İttihâdcılar Bâb-ı Âlî Baskını'nı yapmasalardı, Hürriyet ve İtilâf Fırkası erkânından bâzılarının böyle bir hükûmet darbesi yapacak olmalarının son derece açık bir biçimde anlatılmasıdır.