Hiç kuşku bulunmamaktadır ki, İslamî tasavvuf kitapları müridin hikmetler ve sufî kurallara ulaşmasına yardımcı olduğu gibi Allah Teâlâ'ya varmak için "seyr-ü sülûk"a giren müridin haller ve makamlara ulaşıp onları elde etmesine de yardımcı olur. Bu kitaplardan, İslamî makamın hükümlerini, imanî makamın nurlarını ve ihsan makamının sırlarını gerçekleştirebilmenin keyfiyetini ilham olarak almak ister. Allah Teâlâ'nın şu buyruğuna ulaşmak için: "Yakîn sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et" (el-Hicr/99) Bunların bütünü, nefislerin ve kalplerin hastalıklarını bilen âlim şeyhinin terbiyesiyle, gözetiminde ve yardımıyla ve bu hastalıklara şifa olan ilaçlara riayet etmekle gerçekleşir. Zira âlim şeyh, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) buyruğunu tasdik edici olarak Hz. Peygamber'den (s.a.v.) ilimler ve dinin üç makamının (İslam, iman ve ihsan) sırlarını, şeriat, tarikat ve hakikati, mülk, melekût ve ceberûtu miras olarak almıştır. el-Kemâlâtü'l-İlâhiyye fi's-Sıfât'il-Muhammediyye adlı eser Şeyh Cîlî'nin el-İnsânü'l-Kâmil adlı eserinin özü olarak kabul edilir. Cilî İnsan-ı Kâmil ile özelde Efendimiz Muhammed'i (s.a.v.) genelde ise insanı kastetmektedir. Bu eserde ise insanın yeryüzünde hilafete sahipliği sahih olsun diye 'İnsan-ı Kâmil' adlı eserdekine ek olarak, insan ile Allah Teâlâ'nın arasında nispeti açıklayarak da eklemede bulunur. Şeyh Cîlî bu hususu şu sözlerle açıklar: "Zü'l-Celâl'e varan Tarîk-i Muhammedîyye'ye girmede rağbet edip kemale ulaşmayı isteyen ey kardeş! Kendi durumunu, hakikatinin ne olduğunu, varlığının hazinesinin kapsadığı şeyin ne olduğunu, senin varlık sahasına getirilmendeki amacı, bunu senin bâtınınla veya zâhirine giydiren şeyin ne olduğunu, senin gibi birisinin hilafet-i kübra ve velâyet-i uzmaya sahip olmanı sahih kılan, seninle Allah Teâlâ arasındaki nispetin ne olduğunu bilmen gerekmektedir."