Muhsin, mahalle baskısıyla bir buçuk yıldır kendisiyle konuşması yasak olan arkadaşının duygularını bilseydi, onun yüreğinde yanan ateşi ve o ateşin etrafında dönen pervaneyi hissetmemesi mümkün değildi. İnsanın bilmedikleri yerden göğe ulaşır, bildikleri ise sadece karanlıkta titreyen mumun aydınlığı kadar yer tutardı.
Cemal Han'ın, "…Aşk üzülmez…" sözünü hatırladı, yutkundu. Bir gönlü üzdüğünün farkındaydı. Daha önce varlığından haberdar olmadığı garip bir hisse kapıldı ama etrafını saran gençler Elif'e odaklanan düşüncesini çok geçmeden dağıtmıştı.
Bir ara kelepçelerini çözüp gözleri bağlı olarak tuvalete götürdüler. Tuvalet ihtiyacı yoktu, işkencede çok su kaybetmişti. Hiç değilse musluğa ağzını dayar, doya doya su içerdi ama götürürlerken "Su içmeyin." diye öğüt vermişlerdi. "Bedeninize aniden su girerse karaciğeriniz büyür, öbür dünyayı boylarsınız."
İşkenceciler de insandı(!) İşkence ettiklerinin hayatını dert ediyor, zarar görmesini istemiyorlardı(!)