Muhteşem Gatsby
F. Scott Fitzgerald'ın ünlü eseri Muhteşem Gatsby, 20. Yüzyılın en büyük Amerikan romanlarından biridir. Jay Gatsby'nin, malikanesinde sürdüğü görkemli hayat Fitzgerald'ın "Caz Çağı" olarak nitelendirdiği ruhu, heyecanı ve şiddeti tüm yoğunluğuyla taşır. Daisy Buchanan'a duyduğu aşkla Gatsby, beş yıl önceki bir anı, yaşamının en büyük düşünün, "kelimelere sığmayan hayallerinin" Daisy'nin öpüşünde somutlaştığı anı geri getirmek ister. Romantik düş gücünü, ulaşılmaz bir hayalin peşinden cesaretle gitmenin yarattığı acıyı etkileyici bir anlatımla ortaya koyan Muhteşem Gatsby, umut etme ve hayal kırıklığı, yanılsama ve aşk üzerine yazılmış bir başyapıttır."Hadi hep birlikte benim eve gidelim", dedi, "Daisy'ye etrafı göstermek istiyorum."Gözlerini bir an bile Daisy'den ayırmamıştı ve sanırım evdeki her şeyi onun o hayran olduğu gözlerinden aldığı tepkiye göre yeniden tartıyordu. Daisy'nin oradaki varlığının baş döndürücü gerçekliği karşısında bazen kendisi de sahip olduklarına şaşkın gözlerle, sahiciliklerini kaybetmişler gibi bakıyordu. Merdivenden inerken bir ara, az kaldı aşağı yuvarlanıyordu.Evdeki odalar içerisinde en sade olanı Gatsby'nin yatak odasıydı, tabii komodini süsleyen som altından tuvalet takımını saymazsak. Daisy büyük bir keyifle fırçayı alıp saçlarını taradı, bunun üzerine Gatsby de oturdu, eliyle gözlerini kapatarak gülmeye başladı."Bu o kadar tuhaf bir şey ki dostum," dedi neşeyle. "Bir türlü... Şey olmuyor... Yani çabalasam da..."O gün iki belirgin ruh ikliminden geçmişti, üçüncüye de girmek üzereydi. İlk baştaki çekingenliği, sonra abartılı coşkunluğu, şimdi de Daisy'nin gerçekten karşısında oluşunun yarattığı şaşkınlık epeyce yormuştu onu. Bu anı o kadar uzun süre düşünmüş, en ince ayrıntısına kadar hayal etmiş, deyim yerindeyse dişini sıkıp öyle bir azimle beklemişti ki şimdi, fazla kurulmuş bir saatin zembereği gibi boşanıyordu duyguları.
Devamını Oku