O akşamüstünden sonra anlatacaklarımda ne bir baba figürü ne mahrem sevişmeler ne de sınır tanımayan küfürler var. Ne de, başörtülü kadın, tuhaf saplantılar ya da Yeşil Köşk'ün lambası. Willys'i, Cin Nuri hikayelerini ve daha pek çok şeyi ardımda bırakıyorum.Dönüşte yaşlılar bakımevinin önünden geçerken Esra'nın aklımı kurcalayan sorusunu anımsıyorum. Kim miyim? Neci miyim? Artık baba meselesine kendi ölüm meselesi de eklenmiş, ezelî bekâr, ezeli yalnız bir adam.
Öykücülüğümüzün önemli isimlerinden Özcan Karabulut, yıllar sonra yeni kitabı Muhteşem Tutkularımızın Bir Sonraki Saati ile yeniden Can Yayınları'nda.Karabulut, kıpır kıpır, tüm duyguların, acıların, sevinçlerin, tutku ve düşmanlıkların alabildiğine yoğun yaşandığı en canlı noktalarda arıyor öykülerini.Anlatıcısını sürekli kendinden bir parça taşıyan, bu nedenle okur üzerinde gerçeklik duygusunu hep canlı tutan kişilerden seçiyor.Bu kitaptaki öyküler bir nabız gibi atıyor okunurken.Muhteşem Tutkularımızın Bir Sonraki Saati diliyle, aşkın ve hayatın, bireyselle toplumsal olanın kesiştiği yerden kavrıyor okuru.