" iy cihān sarāyını seyr iden şehriyār getüricek seni bunda rüzigār bilmiş olasın kim dünyā bākī değil fānīdür beni gör kim hāk olup yaturam çünkim zamān-ıla bunda gelesin benüm kabrümü göresin benden 'ibret alup pehlevānlığına ve kuvvetine mağrūr olmayasın zīrā kim 'ömür eser yel gibidir dünyā akar sel gibidir baña Tūr 'Alī bin Malkoç dirler idi benüm darbuma tākat getürür bir kimesne yoğ-ıdı āhir ecel bu arada irüp pādişāhumuñ yolına baş virdüm kamer devrinüñ tokuz yüz yiğirmisinde bunda bir Rūm leşkeri ile geldük pādişāhumuz İshak peygāmber a.m. neslinden bir ulı Sultān idi adına Selīm şāh-ı cihān dirler idi cihāngīr sāhib-kırān yiğid idi yedi iklīm aña fermān idi āhir Rūm leşkeriyle bu araya gelüp 'Acem pādişāhı Erdebīloğlı Şāh İsmā'īl ile buluşup uğraşdı virişüp alışdı Şāh İsmā'īl ki kılıcıyla on yedi pādişāhuñ memleketin almışdı darb u kuvvet-ile Şāh İsmā'īl sıyup çerisin tārumār idüp kılıcdan gecürdi kendüyi yaralı idüp kaçurdı niçe dağlar ve beller aşurdı ben dahı ol sāhib-kırān ulu pādişāhuñ cihān pehlevānı pāyitahtı idüm nerre dīvler ve ehremenler darbuma tākat getürmez idi ben dahı ol ulı Sultānuñ yolına başım ve cānım fidā kılup Şāh İsmā'īl'üñ üzerine at depdüm sāflar sökdüm ve alaylar bozdum ve sancağınuñ dibine irişdüm darb-ı kuvvet-ile kendüye beş yirde muhkem yara urdum kılıcum-ıla niçe yarar pehlevān yiğidlerin helāk eyledim āhir ecel irüp Rūm pādişāhı Selīm Şāh-ı cihān yolına baş virdüm bu 'amūdı bunda diküp bu tārīhi bu 'amūda yazdurdum bu kubbeyi vasiyyet idüp üzerime yapdurdum beni gören benden 'ibret alsun diyü imdi her benī ādem ki benüm kabrüm üzerine gelüp bu 'amūda nazar idüp bu tārīhi okıya benüm rūhuma du'ā kıla zīrā kim geçmiş cānlar du'āya muhtācdur."
Tur Ali bin Malkoç