Türkiye'de düşünce tarihi çalışmaları oldukça sınırlıdır. Bu sınırlı oluşun temel sebeplerinden birisi Türkiye'de entelektüelin geçmişle problemli bir ilişki geliştirmiş olmasıdır. Düşünsel ve siyasal tecrübeye yönelim ne / nasıl olmalıdır? Tarih Türkiye'de geçmişten bugüne küsülmesi veya barışılması, hesaplaşılması (moda tabirle yüzleşilmesi) ya da her şeyiyle sahiplenilmesi gereken bir politik yönelim olarak ilgi görmüştür. Tarihe bu biçimde yaklaşım aslında şizofrenik bir düşünce dünyasının yansımasıdır. Dahası politik yönelimler de dönemsel ve konjonktürel farklılıklar göstermektedir. Dolayısıyla bir düşünür ele alınırken dönemin koşulları bilinmeli, o koşullardan ne derece farklılaştığı tespit edilmelidir. Meseleye bu şekilde yaklaşıldığında Türkiye'de düşünce dünyasının temel özelliklerinden bir diğerinin entelektüel kamunun neredeyse koro halinde konuşması olduğu görülecektir. Yaşadığı dönemde tek başına söz alabilen, koroda bir ahenk bozukluğu yaratabilen düşünür heyecan uyandırıcıdır.
Türkiye'de düşünce tarihinin bir diğer önemli sorunu düşünürlerin önemli bir kısmının aynı zamanda edebi metin de üretmiş olmasıdır. Bu durum ilgili düşünürün kavranması daha zor olan düşünsel yönelimlerinden ziyade daha kolay gözüken edebi metinlerine yönelmeyi beraberinde getirmiştir. Belli bir akademik taassup içerisinde kaleme alınan bu metinlerin de katkısı neredeyse yok hükmündedir. Kenan Çağan bu kitapta düşünce tarihinin bu çok temel iki sorununa, olumlu ya da olumsuz, bir biçimde temas eden entelektüellerin düşünsel nosyonlarına odaklanmaktadır. Tabi ki bu çok temel iki yanlışın tuzağına düşmeden.