19. yüzyıl her yönden büyük değişimlerin asrıdır.
Bir yandan hayat değişirken onu dolduran insan ve tercihler de değişmektedir. Yüzlerce yıl sürmüş ve kendisine özgü bir gelenek kurmuş yazılı ve sözlü edebiyat da dâhildir bu sürece.
Eski edebiyatın anlamlar dünyası özellikle romanın devreye girmesiyle beraber bambaşka bir çehreye bürünür.
Yeni yazarlar, yeni anlatım biçimleri ararkengeçmişten kolayca kopamazlar.
Emin Nihad Bey'in Müsâmeretnâme adlı eseri bu dönemde öne çıkan ve hem hacmi hem de anlatım zenginliğiyle kültür tarihimize damga vuran eserlerin başında gelir. 12 ayrı fasikülde yayınlanmış 7 farklı öyküden oluşan eser, Batılı tarzda öykü/roman geleneğinin ilk ürünleri arasında gösterilir. Geleneksel anlatıdan esintiler ile ilerleyen, uzun kış gecelerinde bir araya gelmiş insanın birbirlerine aktardığı hikâyeler olduğu için de "Gece Hikâyeleri" olarak da ünlenmiştir.
Enfel Doğan'ın uzun ve titiz hazırlık süreciyle günümüz Türkçesine uyarladığı Müsameretname, sürükleyici iç enerjisi ve merak duygusunu sürekli diri tutan dilsel kıvraklıkları ile vazgeçilmez bir klasik.