Bugün bir taraftan İngiltere ve Avrupa'da pek çok psikoloğun psikanalizden yüz çevirdiğini ve İslam'la nispeten çatışmayan yeni rakip ekollerin ortaya çıktığını görürken, diğer taraftan Müslüman ülkelerde birçok psikoloğun kendilerini hâlâ Freud'un kertenkele deliğinde emniyette hissettiklerini görüyoruz...
Psikolog, öznel olarak neyi kendine referans aldığını itiraf edebilirse, önyargılarının gözlemlerini nasıl etkilediğini daha iyi görebilir ve deneysel kanıtlar gerektirdiği takdirde pozisyonunu hemen değiştirmeye hazır olur...
Freud, çocuğun babasına karşı olan duygularını Oedipus kompleksini geliştirmek için kullanıyor. Bir Müslüman ise aynı bilgiyi (çocuğun babasına karşı olan duygularını) kullanarak, fıtrat üzerine bir teori geliştirmek için kullanabilir.
Kısacası, aynı veriyi gözlemleyip kayıt altına alarak, hem İslami hem de gayri İslami bir teori geliştirilebilir. İslam'ın tasvir ettiği şekliyle fıtratı, Allah'ın bizi dünyaya göndermeden evvel ruhlarımızla yaptığı anlaşma olarak özetleyebiliriz.
Dolayısıyla, Allah'a "kulluk" bizim psişemize ve ruhumuza işlenmiş; sistemimize kodlanmıştır. Eğer bu dünyada Allah'a kul olunmazsa, doğuşumuzla beraber getirdiğimiz bu kulluk fıtratı bizi başka şeylere kul olmaya sevk eder...