Gerek dünyanın değişik coğrafyalarında yaşanan fikrî süreçleri, gerekse İslam dünyasının yaşadığı tarihsel tecrübeyi dikkatle incelediğimizde bugün geldiğimiz noktanın özellikle Müslümanlar açısından hiç de iç açıcı olmadığını görmek mümkün. Maalesef İslam toplumlarında dinî düşünce ile fikrî faaliyetler her zaman aynı paralelde ve en azından belli bir uzlaşı zemininde ilerleyememişlerdir.
Bu konudaki en bariz göstergelerden birisi, dinî düşüncedeki değişim hızının yavaşlığı yüzünden Müslümanların algı dünyalarının yeterince zenginleşememiş olmasıdır. Geleneğin tartışmalarıyla statik hâl alan din
anlayışında ısrar etmek yerine, ufku açık bir İslami tasavvura göre yeni bakış açıları oluşturabilseydik, muhtemelen yapısal anlamda hem daha sağlam bir zeminde ilerleyecektik, hem de dünyadaki değişimi bu kadar geriden takip etmek zorunda kalmayacaktık