Kimisi Berlin'den, Petrograd'dan, Kazan'dan, Ufa'dan, Taşkent'ten, Bahçesaray'dan,Kimisi ise İstanbul'dan, Zonguldak'dan, Konya'dan ve Anadolu'nun daha birçok yerinden çıkıp geldi.
Evvela 1917 Bolşevik devriminin sesini Asya'ya taşımak için Bakü'de, Doğu Halkları Kongresi'nde toplandılar.Sonra...
Devrimci coşkuyla 10 Eylül 1920'de, Türkiye'nin amele ve rençberlerinin öncü müfrezesini, Komünist Partisi'ni kurmak için bir araya geldiler...
Yabancı işgali ve iç savaşın kasıp kavurduğu Anadolu'ya dönme kararı aldılar.
Dört ay içinde hazırlanıp, yola çıktılar...
19 Aralık 1920'de Bakü'de başlayıp, 28/29 Ocak 1921'de Trabzon'da bitecek kanlı bir seyahatin kapısını araladılar.
İlkin sahte gülücüklerle, âlâyu vala ile Kars'ta karşılandılar...
Sonra Erzurum üzerinden Gümüşhane'ye, Bayburt'tan Maçka'ya kadar adeta sürek avı misali kovalandılar...
Trabzon'a vardıklarında Değirmendere'de valisi, kumandanı, kalpaklısı, sarıklısı, çetecisi, kaçakçısı onları bekliyordu.
Can pazarının ortasına düşen komünistler adına Mustafa Suphi seslendi:
"Mustafa Kemal Paşa'ya bağlılığımızı belirtmek için geldik. Lütfen müsaade ediniz. Muhabere edelim" dedi.
Ancak paşalar ölüm fermanını çoktan vermişlerdi.
Emrah Cilasun, onbeşlerin katledilmelerinin yüzüncü yılında, arşiv belgelerine dayanan kapsamlı araştırması ile Mustafa Suphi ve Yoldaşlarını Kim Öldürdü? sorusuna ve bu konuda ileri sürülen tezlere cevap veriyor.