Zaman ve mekân üzerine çok konuşulur, az bilinir. Bilenler bilir kıymetini ama eski dervişlerin hikâyelerindeki gibi: Bilen söyleyemez bildiğini… Saatlerle ölçülemez bir zamanda ve tarifle bulunamaz bir mekânda yolculuklar hem bereketli hem de zor ve yokuştur. Mustafa ve Halil de böylesi bir yolda anıldılar hikâyelerinde. Bazen yorulup şöyle dediler: "Uzadıkça uzayan yol bir yere varmayacak mı? Yoksa yolumuzda uzadıkça uzayan şey sabrı dar bir gezginin zamanı mı?" Sonra hatırladılar: "Sabreden yavaşlar, yavaşlar ve arkasından bir gölge gibi kovalayan kendine, özüne yetişir." Okuyanlar bilir: Bu hikâyede bir yabancı yok. Tek bir niyetin mahsulü uzun ve dallanmış yollar gibi tek bir yere, insanın kendine çıkar sonu, Mustafa ve Halil'in gizemli sonları gibi.