Mu'tezile ve İbâziyye İslam tarihinde ortaya çıkan ilk fırkalar arasında yer alır. Mu'tezile akılcı ekol içerisinde değerlendirilirken İbâziyye literal okumayı temel alan bu nedenle de Kur'an'ın asıl maksadını kavrayamayan bir fırka olarak anlatılır. Ancak İbâziyye'nin bir çok konuda Mu'tezile ile benzer görüşlere sahip olması araştırmacıların dikkatini çekmiştir. İbâziliğin literal yanı ile Mu'tezîle'nin savunduğu akılcı görüşlere sahip olması bir çelişki olarak gözükmektedir. Öncelikle batılı araştırmacılar bu çelişkiyi çözümleme adına yaptıkları çalışmalarda İbâziyye'nin Mu'tezilî fikirlerden etkilendiği sonucuna varmışlardır.
Aynı inanca sahip düşünce geleneklerinin birbirlerinden etkilenmesi oldukça doğal ve olumlu bir durumdur. Ancak her iki fırkanın oluşum süreçleri dikkate alındığında İbâziyye'nin Mu'tezile'den çok önce teşekkül ettiğini ve Mu'tezile'nin tümüyle düşünsel veçhesini oluşturmadığı önceki süreçte Halku'l-Kur'an konusu istisna olmak üzere İbâziyye'nin fikrî gelişimini tamamladığını söylenebiliriz.
İbâzî bilginler fırkalar arası etkileşime olumlu bakmanın yanında fırkalar arasındaki ayrılıkları öne çıkarmanın ve ayrılıklar üzerinden konuların tartışılmasını Müslümanların birlik ve beraberliği açısından sağlıklı bulmazlar. Mezhebî kimliğin İslamî kimliğin önüne geçirilmesini uygun görmezler ve bu bağlamda kendilerini Ehl-i taklit değil Ehl-i takyit (kişilere değil delillere önem veren bir topluluk) olarak tarif ederler.
Her iki fırkanın teşekkülü, önemli simaları ve düşünsel yapıları dikkate alınarak hazırlanan bu çalışmanın mezhebi düşmanlıkların ortadan kalkmasına katkı sunmasını umuyoruz.