Nazar, her zaman bir başkasından gelir. En bilinen tarifiyle, sahip olduklarıma, güzelliğime dikilen kem bir bakıştır. Ancak nazar, ben ve başkası arasında cereyan eden sayısız görme, görülme, bakma, bakılma, bakışma yollarından sadece birisidir. Eğer ikimiz arasında kem bir nazar varsa, "adil" biçimde ilişki kurmadığımız içindir. Başkasının bakışı, "doğru" bir ilişkide, bakılana zarar veren bir görüngü olmaktan çıkar. Hattâ bu bakış, kendim olmak için zorunlu bir bağlantı da olabilir. Başkasının görme ve görünme biçimleri, benim de görebilmemin koşullarını yaratır.
Özgür Taburoğlu, nazar üzerine yapılan etnolojik nitelikte çalışmaların ötesine geçerek, farklı bakma ve görünme biçimlerini ayırt ediyor. Bakışın, ben ve başkası arasında bir çatışma ve uzlaşma alanı olduğunu ortaya koyuyor. Nazarın en bilinen anlamı yanında, felsefesini, ruhbilimsel yönlerini, görüngübilimini ve varlıkbilimini yokluyor. Bu sırada farklı düşünürleri okuyor: Nietzsche, Scheler, Sartre, Merleau-Ponty, Cézanne, Levinas, Lacan, Uexküll, Deleuze, Agamben, Irigaray, Hadot, Žižek ve Vertov. Bu kadar hayatın içerisinden bir görüngü üzerine önceden dile gelmemiş çok sayıda bağlantıyı açığa çıkarıyor. Nazarın sadece kem etkilerini değil, yaratıcı taraflarını da işaret ediyor.