Türk siyaseti maalesef amaca ulaşmak için gayri ahlaki de olsa her yolun mubah görülmesi felsefesiyle icra edilen bir siyaset.
Merkezdeki siyasetçiler bu felsefeyi icrada mahirdirler. Anlarsınız, nefret edersiniz. Taşradakiler ise çoğu kez bu işi ellerine yüzlerine bulaştırırlar. Görürsünüz, tiksinirsiniz.
Taşrada siyaset yaptım. Kasaba politikacısı olmamaya gayret ettim. Adam kayırmak, partizanlık, parti içi ayak oyunları ve seçmen dalkavukluğundan mümkün mertebe uzak durmaya çalıştım. Şahıslar ve kurumlar benim için ölçü değildir, olmadı. Benim ölçüm, inandığım değerler ve ilkelerdir. Tabii ki ben de insanım ve hatadan masun değilim. Ölçüyü kaçırmış olabilirim.
Çok şey yazmış olmama rağmen her şeyi yayınlamadım! Yayınlananlar, yazdıklarımın çok çok azıdır. Bu konuda bazı bilgilerin kendimde saklı kalmasını istedim.
Hayatım boyunca irademi kimseye teslim etmedim. Eğilmedim, eğilmeyi sevmedim. Doğru bildiklerimi savunmaktan çekinmedim. Kendimi ezdirmedim. Hiç yalakalık yapmadım. Söylediğim ve yaptığım her şeyi inanarak söyledim ve yaptım.
Bu itibarla kitabımın adını Hayretînin, benim de kişiliğimi yansıttığını düşündüğüm şu beytinden iktibas ettim.
Ne Süleymana esiriz, ne Selimin kuluyuz,
Kimse bilmez bizi, bir Şâh-ı Kerimin kuluyuz!