İslamiyet'in doğuşu ve gelişimini kapsayan, Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyet'ine aktarılan ve Kelam, Tasavvuf ve Felsefe üçlüsünden oluşan İslam Felsefesi geleneği, yalnızca bir felsefe geleneği ya da genel olarak felsefe geleneği değildir. Genel olarak felsefe geleneği, bir düşünce biçimi geleneği, bir düşünce davranışı geleneğidir. Prof. Dr. Necati Öner'den bir felsefe tanımı yapmasını istediğimizde, Fransız filozof Jules Lachelier'nin tavrını takınarak "Felsefe Nedir?" sorumuza ilk cevabı "bilmiyorum demek isterdim" olmuştur. Felsefe bilmeden ne felsefe yapılır ne de felsefi tutum kazanılır. Ancak felsefi bilgi yalnızca information'dan haberdar olmakla kalırsa bireyi felsefi tutuma sokmaz. Hürriyet bir yaşama halidir. Hürriyetin tanıtılması kendi öz nitelikleriyle değil, tezahürleriyle olmaktadır. "Hürriyet üzerinde düşünmek için sağlam dayanak noktası hürriyet veya hürriyetsizliğin tecrübesi olmalıdır" Necati Öner, mantıklı düşünme, mantık bilimi ve mantık tarihi adına yapılan çalışmaları büyük bir titizlikle incelemiş, Türk Kültür dünyasında mantık ilminin nasıl anlaşıldığı üzerine çalışmalar yapmıştır. Zihniyet, insanın varlığı, anlayış tarzı ve bu anlayışa göre varlık karşısında tavır alıştır. Zihniyet ile kültür arasında sıkı bir ilişki vardır. Bir ferdin zihniyeti ile içinde yaşadığı toplum arasında, toplumda uygulanacak siyasi, ekonomik ve eğitim sistemi arasında bir paralellik mevcuttur. Dil ile düşünce arasında sıkı bir ilişki vardır. Düşünceden uzaklaştırılmış bir dil hayatiyeti olmayan boş bir kalıp olmaktan öteye gidemez. Milli dil dışında bir dille öğretim yapma mecburiyeti, ancak uzun yıllar sömürge olarak kaldığı için, kültür emperyalizminin etkisi ile ya milli dili gelişmemiş veya dil birliğini sağlayamamış ülkelerde olur.