Yaratılmış her şey gibi metinler de bir kaderle mukayyettir. Edebiyat tarihi kaynaklarımız, nüshaları değişik nedenlerle günümüze ulaşmayan, kaybolup gitmiş pek çok metnin varlığını haber vermektedir. Bu kayıp metinlerin dil, edebiyat ve kültür tarihimizde derin boşluklar açtığı bilinen bir husustur. Buna mukabil kendilerine tezkire ve edebiyat tarihlerinde yer bulamamış isimlerin eserlerinin elimize ulaştığı olur ki, bunlar sahiplerinin bir zamanlar yaşadığına tanıklık eden müstesna deliller olma vasfını taşırlar. Tezkirelerde adı anılmayan Nedret, Dîvân'ındaki tarih manzumelerinden anlaşıldığı kadarıyla 18. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış bu kabil şairlerden biridir.
Lale Devri sonrası divan edebiyatının temsilcilerinden olan Nedret, şu anki bilgilere göre eski edebiyatımızda bu mahlası kullanan yegâne şairdir. Dîvân'ı dışında başka bir eserini tespit edemediğimiz, sınırlı sayıdaki şiirlerinin ekseriyetini gazel nazım şekliyle söyleyen sanatkârın asıl ehemmiyetli tarafını, Nedîm çizgisini devam ettiren söyleyişleriyle devrinin dinî ve sosyal hayatını eleştirdiği, yer yer Nâbî'yi hatırlatan hikmetli mısralarında aramak gerektiği kanaatindeyiz.
Bu çalışmada şairin hayatı ve kişiliği hakkında eserinden çıkarılan cüz'i malumat aktarılmış, şiirleri şekil ve muhteva bakımından ele alınmış, Dîvân'ının transkripsiyonlu metni verilmiştir. Biri Millî Kütüphanede diğeri özel kütüphanemizde olmak üzere iki nüshasına ulaşabildiğimiz Dîvân'ın Millî Kütüphane nüshasının özel kütüphanemizdeki yazmadan kopya kâğıdı marifetiyle aynen çoğaltıldığı görülmüş, bu bakımdan metin tenkidine ihtiyaç duyulmamıştır. Transkripsiyonlu metnin nihayetine özel kütüphanemizde bulunan yazmanın tıpkıbasımı da eklenmiştir.