Gözyaşlarını düşündüm. Herkes için, her şey için akabiliyordu. Üstelik sahtesi de mevcuttu. Vücudumuzdan çıkan gözyaşları hariç, iki sıvımız daha aklıma geldi. Biri terdi. Emeğin simgesiydi. Fakat oturduğu yerden terleyenler de vardı. Yani zahmetsizi mevcuttu. Ve bir diğeri, görüneni ayıp olanıydı. İşte bir tek onun emeksizi çıkmaz, sahtesi akmazdı. O orgazm sıvısıydı… Merdivende ağlayan yaşlı teyzeye gidip de, bana orgazm sıvısına varana dek çok şey düşündürdün desem! Teyzenin ihtimal vermediğim tepkisini veriyordum.
Gülümsüyordum.
Bu tacizden, ancak Nefson'u duyarak, kurtulabilirdim. Nefson'a "Kaldırımdaki mülteciler, sana hiçbir şey ifade etmedi mi?" diye sordum. Toparlanan Nefson, manzaraya bakarak konuşmaya başladı. "Etti. Ben de İstatistik oranını düşündüm. Hani diyorum, onları yönetenler, yataklarında her milletten kadına yer açtıkları kadar, sınırlarında da kendi milletinin fikirlerine açık olsalardı, hani çükleri için farklılığı mubah gördükleri kadar, düşüncelerde de, değişikliği makul karşılasalardı, yine de onlarla karşılaşır mıydık?
Küçük yaşında annesi ve babası tarafından terk edilmiş bir çocuğun büyürken ve büyüdükten sonra yaşadığı hezeyanların içinde sarsılmasını sarsıntıyla takip ederken yavaş yavaş sürpriz sona ulaşacak ve asıl kitap okuma keyfini de işte o zaman alacaksınız. Zeka pırıltılarının her daim hissedildiği, hayatınıza yön verecek pek çok cümleyle karşılaşacağınız bu garip isimli kitabı okuduktan sonra; kitapların hakim olunmak için değil, sizin hayatınıza hakim olmak için yazıldığını bir kez daha anlayacaksınız…