"Canım anneciğim, babama sakın Mevlevi dervişi olduğumu söyleme; o beni hâlâ pizzacıda hamurkâr zannetsin daha iyi; Mevlevîlik kim biz kim anneciğim; vaktiyle bunlar derli toplu, efendi, tahsilli, kibar adamlarmış. Geçenlerde bir kitapta okudum, eskiden dervişler öyle "ha" deyince bizim gibi dönmeye başlamazlarmış, uzun bir merasimi var bu işin. Aslına bakarsan bazen dönerken heyecana kapılıp güzel şeyler hissetmiyor değilim fakat genellikle utanıyorum bir tanıdık çıkar diye, o zaman gözlerimi kapatıyorum. Hani düğüncülük, şarkıcılık olsa neyse... Bu bir dinî törenmiş aslında anne, hattâ âyin diyorlar. Şimdi babam benim âyine katıldığımı, hattâ bu işten para kazandığımı duysa yüreğine iner. Hâsılı kelâm içime bir türlü sinmiyor. Necdet'e kalsa, "Oğlum işin püf noktasını kaptım; gel beraber kendi ekibimizi kuralım," filan diyor ama ben bu sektörde durmam artık. O yüzden hâtıra resmi bile çektirmiyorum. İlerde birilerinin eline geçerse ne derim sonra..."