Araplar, tarihin eski zamanlarından itibaren nesep şecereleriyle gündeme gelmiştir. Uzak ve yakın akrabalarını tanımak, tarihte şöhret kazanmış atalarından haberdar olmak, Araplar için sıradan bir ameliyenin ötesinde kabile aidiyetinin ve çölde hayatta kalmanın yegâne sırrıydı. Günlük hayatın merkezine yerleşen soy bilinci, yeri geldiğinde dinî inancın önüne dahi geçebilmekteydi. Menfaatlerine ters düştüğünde putlara küfreden, onları alaya alan ve taşlayan Araplar, ata ve dedelerinin soylarına geldiğinde hürmeti elden bırakmazlardı. Şöhrete haiz kimseleri zihinlerine kazıyıp, şiirlerine mısra, hatiplerine söz ve nessâplarına ezberlenmesi gereken vazife kabul ederlerdi. Câhiliye döneminde Arab'ın asabiyetiyle korunan soy bilme geleneği, İslâm Peygamber'inin belirlediği formda devam ettirildiğinden bu köklü gelenek unutulmaya yüz tutmadı. Elde edilen bu birikim Hz. Ömer'in Divan Teşkilatı kurmasında, hadis râvilerinin tanınmasında, biyografik eserlerin oluşmasında ve birçok sahada efektif olarak kullanıldı.
Câhiliye ve İslâm'ı anlamada önemli bir argüman olarak karşımıza çıkan soylar, girift ve karmaşık yapılarından dolayı ne yazık ki günümüze kadar bir bütün olarak sunulamadı. Lakin kaynaklarda yapılan titiz bir çalışma sonucunda 2 bin tanesi sahâbe olmak üzere yaklaşık 40 bin kişinin soylarının kabile esasına uygun bir şekilde listelenmesiyle oluşturulan "Nesep Atlası" artık bu alandaki boşluğu dolduracaktır. Arapların bilinen eski atalarından sahâbe devrine kadar olan süreci içeren bu çalışma, sunduğu görsel imkânlarla okuyuculara büyük kolaylık sağlayacaktır. Atlasta akrabalık ilişkilerinin ve soy bilgilerinin bir bütün olarak sunulması da alanda yapılacak ilmî çalışmalara yeni bir boyut getirecektir.