İnsanoğlu doğduğu andan itibaren çevresiyle iletişim halindedir. Bu iletişim de kişinin içinde bulunduğu kültür ve toplum tarafından benimsenmiş kalıplara göre şekillenir. Topluma huzur, Allah'ın sevgisini kaybetme korkusu ve ahiret inancı sayesinde yerleşir.
Adab-ı muaşeretin (Görgü/ahlak kurallarının) en büyük kaynağı dindir. Müslüman, her şeyden önce kendi insanlığına zarar vermeden, kendi şeref ve haysiyetini yücelterek, dünya ve ahiret saygınlığını koruyarak saadete erişir. Davranışlarımız, kalbimizin yansımasıdır.
Zarafet ve nezaket, müminin süsüdür. Bu yüzden müminin, "Ne yapayım böyle gördüm, böyle geldim." demek yerine kendini terbiye etmesi güzel bir erdemdir. Zira her insan olgunlaşmak ve daha güzele ulaşmak için gereken donanıma/imkâna sahiptir.