İnsanlar her zaman satın almış, sahip olmuş, zevk almış ve para harcamışlardır. Ancak bütün bunları yaptıkları için "tüketici" olarak nitelendirilmemişlerdi. İlkel toplumlara özgü şölenler, feodal senyörün cömertliği, 19. yüzyıl burjuvasının lüks harcamaları, tüketim denilen alanın dışında kalan konulardı. Tüketimin çağdaş toplum için geçerli bir terim olmasının nedeni, daha güzel ve daha çok yemek yememiz, daha çok imge görüp mesaj okumamız, daha çok ev eşyası ve ıvır zıvır sahibi olmamız değildir. Tüketim toplumunda tüketimin kendisi bizatihi bir gereksinim haline gelmiştir. İnsan artık ihtiyaç duyduğu için tüketmiyor, tüketmeye ihtiyaç duyuyor. Jean Baudrillard bu kitabında tüketim toplumunun mekanizmalarını ve onun nesneler sistemini çözümlüyor:
"Taksitleri ödeme konusunda duyulan sıkıntı çok özel bir his olup kendini somut bir şekilde göstermemekle birlikte nesneyle her gün kurulan gizli bir ilişki sürecine benzemektedir; başka bir deyişle nesneyi hemen kullanma konusunda bir sorun çıkmazken ödeme konusu insanın içini kemiren bir sürece benzemektedir. Tam olarak sahibi olmadığınız nesne zamanla eskiyip gitmekte, yani ona hiçbir zaman gerçek anlamda sahip olunamamaktadır. Nasıl siz nesneye sahip olamıyorsanız, seri imâlat ürünü nesne de hiçbir zaman tam olarak modellere benzememektedir. Bu sahip olamama ve modele benzememe durumları içinde yaşamakta olduğumuz nesneler dünyasında her zaman düş kırıklıkları yaşamamıza neden olmaktadır."