Söylemek istediğin öyle çok şey oluyor ki bazen; henüz açığa vurmadığın sözlerini sakladığın, yüreğinin bir tek senin tarafından bilinen o haznesinde, söz konusu sözlerin yarattığı "Önce ben!" "Önce ben!" izdihamından hiçbiri fırsat bulabilip de, dilinden yahut kaleminden dökülemiyor. Çoğunluğu, o haznede, olduğu yerde ezilip telef oluyor. İçinin yanması şeklinde tezahür ediyor bu; ateşi söndürebilme adına içme isteği doğuruyor sende.
Bazıları, biraz ilerleyebildikten sonra düşüyor, yitip gidiyor. Huzursuzluk kaplıyor içini; kendini sokaklara atasın, kendin dışında her ne varsa onunla meşgul olasın geliyor.
Ve çıkış kapısının hemen arkasında, sırtından vuruluyor kalan son sözler. İçinde bir belirsizlik; ne ölesin, ne de yaşayasın kalıyor artık.
Derken tam bu noktada, çarklar arasında bir Neyse beliriyor...