Kendi eserlerinde de belirtildiği gibi Nietzsche'nin hastalığı hayatı boyunca önem arz etti. Bu önem yalnızca rahatsızlıkların ona eziyet vermesi ve entelektüel çalışmalarını engel olmasıyla ilgili değildi, aslında, Nietzsche hasta olmanın onu kendi varoluşuna ve eserlerinde üzerinde durduğu temalara dair uyanık hale getirdiğini düşünüyordu. Bu temalar, hem skeptiklerin ve Röcken'li filozofun taraftarlarının ve ayrıca aralarında Fransız filozof Gilles Deleuze'ün de bulunduğu saygıdeğer ediplerin sorguladığı temalardı.
Bu açıdan, 1886 Şen Bilim'in ikinci baskısının önsözünde der ki, "Hastalığa gelince, "onsuz edebilir miyim?" sorusu dilimizin ucuna gelmedi mi hiç? Yalnızca büyük bir acı tinin son kurtarıcısı olabilir. Yalnızca, büyük, uzun, ağır bir acı zaman ister -onun üzerinde yaş ağaçlar gibi yanarız- Bu acı biz filozofları içimizin en son derinliklerine inmeye daha öncesinde insanlığımızda bulduğumuz şeyleri bir kenara koymaya iter. Böyle bir acının bizi "daha iyi" kıldığından kuşkuluyum, ama derinleştirdiğini biliyorum."
Nietzsche'nin kendisi de hastalığı olmadan düşüncesinin doruklarına ulaşabileceğine inanmıyordu, hastalığı hem bir nehir seti hem de nehir setini yıkabilecek bir akıntı olarak görmeden; bir diğer taraftan uzmanlar hastalığı günlük aktiviteleri sekteye uğratan akut veya kronik ataklardan oluşan dolayısıyla insanın direncini test eden patolojik bir durum olarak yorumlar.