Anadolu'nun hemen her köşesi tasavvuf erbâbının ayak izleriyle doludur.Horasan'dan Anadolu'ya göç eden gönül erleri geçtikleri her yerde mutlaka derin tesirler bırakmış; yurt edindikleri yerlerin hem İslamlaşmasında hem de ahlâkî gelişiminde büyük rol oynamıştır. Her biri farklı şehirleri mesken tutmuş ve o şehrin manevî atmosferini tasavvufla yoğurmuştur. Anadolu'nun her bir yanında gönül sultanlarının geride bıraktığı ahlâkî ve manevî miras müşâhede edilmektedir. Buna ilaveten bazı şehirler özellikle belli bir isimle anılmaktadır. Söz gelimi Ankara dendiğinde Hacı Bayrâm-ı Velî, Konya dendiğinde Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, İstanbul dendiğinde Eyüp Sultan veyaBursa dendiğinde Emir Sultan akla gelmektedir. Bu durum tasavvuf erbabının geçmişte bu şehirlerdeki etkinliklerine işaret ettiği gibi bu atmosferin günümüzde hâlen devam ettiğini göstermektedir. Anadolu coğrafyasının ortasında bulunan Niğde dinî ve tasavvufî hayatın canlı bir şekilde yaşadığı şehirlerimizden biridir. Niğde'yi bu yönüyle ele almayı amaçlayan çalışmamızda öncelikle dinî hayatın kurumları sayılan mescid, cami ve medreseler tanıtılmış, mimari özellikleri ve bulundukları yerler hakkında bilgi verilmiştir. Bunun yanı sıra şehrin tasavvufî dokusunu oluşturan tekke ve türbelerden bahsedilmiş, bu kapsamda Niğde'de Kâdiriyye, Nakşibendiyye, Halvetiyye ve Mevleviyye tarikatlarına dair izler ile Kemâl Ümmî, Gül Baba, Osman b. Ahmed el-Fertekî, Hacı Seyyid İbrahim Efendi, Ahmed Kuddûsî ve Âşık Kemâlî Baba gibi isimler tanıtılmıştır. Çalışmanın Niğdeli gönül erlerinin bıraktığı mirası tamamlamak üzere sarf edilen bir emek addedilmesi temennimizdir.