Nilda karakteri, çok acılar yaşamış bir öğretmeni temsil ediyor…
Önünde nelerin yaşanacağı belli olmayan, çok önemli yılları vardır. Onun göğüs germesi gereken zorluklar, bazen birilerinin yardımı ile daha çok da kendisinin dirayetli ve gayretli çabaları ile geçilmiştir. Ancak hiç de hak etmediği bir yaşam ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Çok büyük bir aşk ve sevgi ile başlayan yaşamı, ona sonraki yıllarda sürpriz üstüne sürprizleri yaşatmıştır. Ancak bu sürprizlerin bir kısmında mutlu olurken, bir kısmında da acılarla ortak bir yaşam sürmüştür. Onun yaşadıklarını okurken elbette etkileneceksiniz.
Her nasılsa yaşamımızda kadınların çekmiş olduğu çilelerin, içinde bulunduğumuz toplumda yadırganmadan, duyarsız bir şekilde kabullenilmesi sonucunda acı gerçeklerle karşılaşmak kaçınılmaz olmuştur. Anlatılanlar, gerçek bir yaşamdan esinlenerek yazılmıştır. Kurgusal olması, yaşananların gerçek olmadığı anlamına gelmez. Yer ve kişiler, romanın akışına göre uydurulmuştur.
Nilda:
"Anneciğim, bilmiyorum, aşk mıdır, çok sevmek midir? Beğenmek midir? Geçici bir heves midir? Biraz da kararsızım. Bir yazar der ki: 'Sevmek, özünde var olan büyük bağlanmaya karşı, insanı günlük ilişkilerin kişiliksizleştirdiği tutsaklıktan kurtaran en büyük özgürlüktür. İnsanı yalnızlığın hazinelerine götüren bir arınmadır sevmek.' Sevmek, yaşamın bizi sürüklediği uçurumun kıyısında tutunduğumuz o incecik gelincik sapı, ölümle kalım arasındaki baş dönmesidir. Sanırım ben de bu özgürlüğümü yaşıyorum. Ferhat da o tutunduğum gelincik sapıdır. Umarım doğruyu yapıyorumdur. Ama her şeye karşın beni büyüten, sevgisini son damlasına kadar bana veren sen, anneme fikrini sormadan ve senin onayını almadan onu umutlandırmak ve söz vermek istemiyorum…"
Başını öne eğdi. Gözlerini annesinden kaçırdı. Oturduğu yerde içini ezen bu kararı nasıl vereceğini düşündü.