Yoksulluk gerçeği, son yıllarda Türkiye'de derinleşiyor, boyutlanıyor, çeşitleniyor. Buna karşılık, görünmezleştiriliyor da...
Yirmi otuz yıl öncesinde daha çok bir "acıma" nesnesi olan yoksulluk, şimdi daha çok bir dışlama, korku, hatta nefret nesnesi! Yoksul mahalleleri, yoksulluk imgesi, tekinsiz bir "varoş" terimiyle ürkünçleştiriliyor... Bu korkuyu büyütenlerin kendi zengin gettolarında yaşadığı içe kapanma ve cemaatleşme süreci, "toplum" veya "kamu" adına daha az ürkütücü değil oysa. Oğuz Işık ile Melih Pınarcıoğlu'nun incelemesi, Türkiye'de yoksulluk olgusuna, insanların yoksullukla başetme stratejilerini ve imkânlarını odak alarak bakıyor. Kitaba adını veren nöbetleşe yoksulluk kavramı, Türkiye'deki kentleşme ve göç dinamiğiyle içiçe geçen temel bir stratejiyi tanımlıyor. Yaklaşık yarım yüzyıldır yoksulların orta sınıflara terfi etmesini sağlayan bir mekanizma bu.