"Elini sürmediği bahçe gözlerinin önünde yabana dönmüş, böylecekendisinden sonra ne hale geleceğini görmüştü. Gözü arkadakalmayacaktı. Hayatta kalmayı başaranlar da bakacaklardı kendibaşlarının çaresine. Konuşmuştu hepsiyle. Anlatmıştı uzun uzun.İnsanla nebatat arasında küslük olmazdı ya zaten. Anlarlardı onu.Bakarsın duvarı aşar da ormana karışırlardı, o zaman her şey çokdaha kolay olurdu. Hem zaten onlara inancı büyüktü. Kurudu sanırdın,iki damla yağmurla, hop, yeniden yeşerirlerdi."
Gidenler, gidenlerin geride bıraktığı eşyalar, kalanlar, kediler… İçilenson çaylar, başka bir hayatın gölgesinde yaşamaktan kurtulamayanlar,sonu getirilemeyen sevgiler… Depremler, çatırdayan aileler, terkedilen evler… Babalar, "görüşürüz" vaatlerine mahkûm edilmiştükenmişlikler… Anneler, kardeşler ve çiçekler… Yalnızlıklar… Ama ençok her şeye inat küçücük anlara kök salan görkemsiz mutluluklar…
Melisa Kesmez evlerin içinde, odaların arasında usul usul dolaşırken,bir ayna tutuyor hayata: Hayatın kuytularını, o kuytularda yan yanayeşeren neşe ve kederi gösteren bir ayna.Nohut Oda, incecik sızıların, tatlı gülümseyişlerin kitabı…