Kendin olmak adına yaptığın onca binayı yıkmanı istemiyorum. Yıkmak doğru değildir. Binanın pencerelerini çiçeklerle süsleyerek başlayalım. Gri olması gerektiği söylenen duvarları boyamakla başlayalım. Mobilyalar gibi düşüncelerimizin üzerine geçirdiğimiz kılıfları sökmekle başlayalım. Üzerine oturunca eskir, bir şeyler dökülür diye sakındığımız koltuklar gibi sakladığımız kalbimizi açmakla başlayalım. Burası bizim evimiz ve gösterişli bir hayatın getirisi olan kendini salonumuz gibi büyük görme huyunu bırakarak başlayalım.
"Ben çok kırıldım buna bir daha izin vermem." diye başlayan büyük sözlerimizi, bize iyi gelecek olan ilaçlar gibi yutmakla başlayalım. Kendimize koyduğumuz sınırları kaldırmakla başlayalım. Başlamak, bitirmekle kardeştir. Uzun bir sobeleme oyunu oynayan iki kardeşin birbiriyle yarışına girelim. Yolumuzun nereye gideceğini görmeden yaşadığımız onca zamana rağmen binanın aydınlatmasını değiştirir gibi yolumuzu çizerek ışıkla donatalım. Bilmeden yaptıklarımızı, yaptıktan sonra bildiklerimizi bir misafiri evimize kabul eder gibi kabul ederek başlayalım. Bizi yenebilecek olanın sadece biz olduğunu, bizi yıkabilecek olanın da sadece biz olduğunu görelim. Eski bir hatırayı sakladığımız yerden çıkarır gibi vazgeçtiklerimizin arasından önce kendimizi çıkaralım.
"Kendini bulan kişi aramaya başlamış demektir."