Annesinin yüzünün sararması, solgun bakışları, gözlerindeki parlaklığın gitmesi, nefeslerindeki tutukluk onu korkutuyor, merhamet ve şefkati, hüzün ve kederi aynı anda yaşıyordu. Annesinin göğüs kafesinde ruhunun çırpındığını görünce Muhammed'in yüreği parçalanıyordu. Âdeta güçlü bir el onu lime lime ediyordu. Gördükleri karşısında korkusu daha da arttı ve eğilerek annesine seslendi. Fakat annesi cevap vermedi. Son nefeslerini veriyordu. Başına gelecek felaketi anladığı an yüreğini dağlayan acıyı, içini saran yetimlik ateşini hissetmeye başlayan Muhammed hıçkırıklara boğuldu. Yine de annesine son demlerinde acı yaşatmamak için gözyaşlarına hâkim olmaya çalıştı.
Âmine ruhunu teslim etti.
Muhammed ve cariyesi Habeşli Bereket, annesi Âmine'nin vefatından sonra babası Abdullah'ın evinden büyük eve, dedesi Abdulmuttalib'in evine taşındı. Abdulmuttalib'in ölümünden sonra da bu yetimin himayesi amcası Ebû Talib'e geçti.
Yazar, "O, seni bir yetim iken seçip barındırmadı mı" âyetiyle vurgu yapılan Hz. Peygamber'in çocukluğu ve gençliğini bütün hissiyatı, metaneti ve sabrıyla roman örgüsü içinde vermeye çalışmaktadır.