Literatür incelendiğinde, korku çekiciliği, bireylerin, uymaları istenen mesajlardaki tavsiyeleri gerçekleştirmediklerinde yaşayacakları istenmeyen sonuçlara dikkat çeker ve bu şekilde korku yoluyla onları mesajı uygulamaya ikna etmeye çalışır. Bu konuda yapılan akademik çalışmalar da bu tanımla paralel olarak ya seçmenlerin yönetim hakkını devretmesini hedefleyen siyasal iletişim alanında ya da hedef kitlelerin belli bir markaya yönlendirmeyi hedefleyen reklamcılık alanında yoğunlaşmaktadır. Bu çalışma ise korku çekiciliği farklı bir yönden incelemesi bakımından önem taşımaktadır. Örneğin bir çocuğu yemeğini yemezse büyümeyeceğini söylemek, onu büyüyemeyip hep küçük kalmakla korkutarak yemek yemeye ikna eder öngörüsü korku çekiciliği olarak tanımlanır. Ancak korku çekiciliğini kullanmanın başka yöntemleri de vardır. Örneğin, aynı örnekte annenin çocuğuna "yemeğini yemezsen tabağında ağlar, ya da yemeğini yemezsen çok üzülürüm beni üzmek ister misin?" demesi de korku çekiciliği stratejisidir. Pek çok ebeveynin farkında olarak ya da olmayarak kullandığı bu yöntem, öğrenme sürecinin etkili bir parçasını oluşturmaktadır. Öğrenmenin, doğumdan itibaren başladığı ve tüm yaşantı boyunca devam ettiği, davranış değişikliği kazandıran bir süreç olduğu bilinmektedir. Peki korku çekiciliği, öğrenme sürecindeki bu davranış değişikliğinin neresinde bulunmaktadır? Bu çalışma eğitim alanında korku çekiciliğinin önemli bir yeri olduğu iddiasından hareket etmektedir.