Asırlık çınarların yaprakları, gönlüm gibi lodos esintisine kapıldı; savrulur dört bir yana. Onlar dağıldı duvar diplerine, kaldırımlara. Sirkeci Garından, Hattı Hümayun Bahçesine doğru yürürken kaldırımlarda aklım kilitlendi. Boğazın beşiği; Çocuklar uyku tutsun diye sallanıyor. Samanyolu yeryüzüne bir yağlı urgan uzatmış, beni yanına çekmeye çalışıyor. Eminönünde kovaladığım sabah, gecenin koynundan yavaşça çıkıp alacalı bir hüzne büründü. Ben, burada yıllar önce dönmeyen sevgilinin yolunu gözlüyorum. Yakınımda birileri, çöp bidonunun yanındaki yiyecek arayan kediye İstanbul Türkçesiyle rüyasını anlatıyor. Böyle hazin rüya dinlemedim bugüne kadar! Bu şehrin gerçeği de rüyası da deli eder adamı... Gökte bulut, bende umut tükenirken, sevdası birbaşka bahara etrelenmişin çektiği acıyı sen ne bileceksin azizim!.. Anılarımın harman olduğu Ankara, uzaklarda kimi bekliyorsun? Şu İstanbul girdabından kurtulayım derken gör ki yollar beni nereye sürükleyecek!..