Geçmişte her birimizin başından öğretmenlerimizle aramızda mutlaka tatlı ve acı anılar geçmiştir. Başımızdan geçmiş olan anı müspet ise hatırlayınca hoşumuza gider, değilse üzülürüz. Dost meclislerinde öğretmenlerden söz açılınca daha çok olumlu olanları aklımıza gelir, zevkle ve heyecanla anlatırız, olumsuz olanlardan ise şikâyetçi oluruz.
Bu olaylara örnek vermem gerekirse; öğrencilik yıllarında öğretmenlerimizin başlarından geçen bizzat yaşanmış olaylardan, öncelikli olumlu olanlar: Öğretmenimiz bana kitap okumayı sevdiğim için her ay bir kitap verirdi. Kitapları bir paket içine koyar süslü süslü verirdi.
İlk öğretmenimi çok sevdiğim için anaokulu öğretmeni oldum.
Öğretmenim benim kursa gitmeme vesile olmuştu. Onun içten bakışı, samimiyeti derslerimdeki başarıyı da etkiledi.
Olumsuz olaylara örnek ise;
Sınıf sobasını yakamadığım için öğretmenim bana kızmıştı ve kulağımı çekmişti bu yüzden anasınıfı öğretmenimi hiç hatırlamak istemem.
Öğretmenimiz çarpım tablosunu ezberlemek için eve ödev verirdi, derste çarpım tablosunu bir kişi bilemediği zaman hepimizi sıradan, cetvelle döverdi. Bu olayları çoğaltmam mümkün.
Unutmamak gerekir ki olumlu olanlarını asla unutmayız, çevremizdekilere örnek olmasını arzu ederiz, ders alınsın isteriz. Olumsuz olanları da aklımıza getirmek istemeyiz. Kısacası öğretmenler öğrencinin hoşuna gitmeyecek hareketleri yapmamalı; öğrencinin sevgisini, gönlünü kazanacak davranışları gerçekleştirmelidir. Bunu yapmak için öğretmenin kendini mesleğine adaması yeterli olacaktır. İlave bir şey yapmasına gerek yoktur.
Yazımı iki güzel sözle tamamlamak istiyorum bunlardan biri öğretmenle ilgili; "Bence, ne yapılırsa yapılsın iki insanın hakkı ödenmez. Bunlar: Öğretmen ve annedir." Victor Hugo Diğeri ise öğrencilerle ilgili ;"Öğrenci, öğretmeni severse anlatılan konuyu da sever. Yani önce gönül, sonra kafa. "Doğan Cüceloğlu Tekirdağ / Kasım 2019 Necdet Alp