Postmodern edebiyatın işaret fişeklerinden kabul edilen Tehlikeli Oyunlar, bireyin iç hesaplaşmalarını, krizli ilişkilerini, kimlik karmaşalarını ve yazma eyleminin bizzat kendisini ele alır. Romanına en baskın imge olarak oyunu sindiren Oğuz Atay, gecekondu mahallesine sığınan ve sıradan insanlarla çevrili bir hayata başlayan Hikmet'in portresini çizer.
Hüseyin Ahmet Çelik; Tehlikeli Oyunlar'ın edebiyatımıza katkılarını, neden kült bir eser olduğunu, sonraki kuşakları nasıl etkilediğini, romanın kendisine yönelik tepkileri titiz bir dille çözümlüyor.
"Tehlikeli Oyunlar benliğini arayan mustarip bir ruhun iç alemine yaptığı yolculuğun bir seyahatnamesidir. Türk edebiyatının köşe taşları, sütunları, kemerleri, istinat duvarlarından bağımsız; çarpıcı, şüpheli bir mimari yapıdır."