Yüreğim ağzımda, usulca, akşamın alacasında karakalem resimler gibi görünen Rum evlerinin, hep çok sevdiğim için şimdi bakmadan görebildiğim ve tüm ayrıntılarıyla ezberimde kalışlarına hayret ettiğim güzel kapılarının önünden geçtim. Sonunda, yolun çatallandığı yerde oluşan, etrafındaki evlerin cumbalarını uzun kirpikli gözler gibi üstüne çevirdiği bu küçük alana ve kendimi bildim bileli ağaçça bir sabırla burayı bekleyen sana geldim. Bu olağandışı kış gecesini usumda fotoğraflaştırmak ister gibi tam tepende ay parlıyor. Büyülenmiş gibiyim. Ve ben şimdi, seni ne çok özlediğimi söyleyip geçemeyeceğim. Seni ne kadar özlediğimi anlatıp öyle gideceğim.