Tennessee'nin yaz sıcağında David Hunter, ıssız Puslu Dağ'daki bir kulübede işlenmiş cinayeti incelemesi için çağrılmıştı. Karşısındaki sahne hem dehşet verici hem de tuhaftı.
Ceset masaya bantla yapıştırılmıştı. Yaralardan, en ufak delillere kadar her şey adli tıp uzmanlarının yöntemlerini boşa çıkaracak şekildeydi. Çok geçmeden Hunter bir seri katille karşı karşıya olduğunu ve bu kişinin adli tıp hakkında birçok şey bildiğini anlamıştı. Ancak katil, Hunter'ı kandırmaya devam ediyordu. Cesetleri tuzak kurmak için kullanıyor, bir ceset bulunduktan sonra yerine yenisini yerleştiriyordu. Fakat çok geçmeden katil gözlerini David Hunter'a dikecekti...
"Beckett gerilimi iyice artırıyor. Sonuna kadar da kopacak kadar gerilmişken sizi hiç beklemeyeceğiniz bir yerden yakalıyor. Ölülerin Fısıltısı, Beckett'ın polisiye türünde ön sıralarda olması gerektiğini bir kez daha kanıtlıyor."
-Publishers Weekly