Asıl dehşet verici olan, onca günah varken bunları yapayalnız sırtlamak zorunda kalmamızdı…
İnsanlığın en zorlu anlarında, acının, direnişin iç içe geçtiği sokaklarda bile yaşam sürüp gider. Savaşın gölgesinde, bombaların ve açlığın arasında tutunacak bir dal arayanlar, beklenmedik durumlarda yeniden kendilerini bulur.
İlay Bilgili, bu öykülerde sıradan bir günde sıradışı anları yaşatıyor. Şehrin yıkıntılarının ortasında paylaşılan bir kahvaltı sofrası, okul binasında ateşkes sırasında yaşanan gizli bir aşk, küçücük bir tavşanı kaybetmenin büyük yıkımlardan daha acı verici olabileceği, tutkunun, vicdan azabının her şeye meydan okuduğu metinlerarası bir dünya kuruyor.
Bilgili'nin kalemi, savaşın, depremin, şiddetin yıktığı hayatları, var olma mücadelesini, günahlarla dolu bu dünyada insan olmanın anlamını, yer yer yürek burkacak derecede dokunaklı, kimi zaman gülümseterek gözler önüne seriyor. İnsan yargısının sürekli yanlış yere odaklandığını belirtiyor ve okura, "Gerçeğe bir de buradan bakın," diyor.