Lisan-ı Hâl ile ne diyorlardı ülkemizde esas söz sahibi olan, bizleri perde gerisinden sevk ve idare eden karanlık mahfiller ve onların içimizdeki uzantıları olan yerli iş birlikçileri: 'Kardeşim, bana ne senin namazından, ibadetinden, İmam-Hatibinden, Kur'an Kursundan, başörtünden? Yeter ki, çıkarlarımızı zedeleme, menfaatlerimize mani olma. Siyaseti, ticareti, medyayı bize bırak; sen tarımla, hayvancılıkla meşgul ol, pırasa, maydanoz, lahana, patates, soğan yetiştir, tavukçuluk yap...'
Aman hoş, son yıllarda tarım ve hayvancılık da yapamaz olduk ya, o ayrı bir sıkıntı... Mazot, tohum, gübre, ilaç, işçilik giderleri ve sair girdi fiyatlarındaki acımasız ve orantısız artışlar, üretilen ürünlerin yerli-yersiz, gerekli-gereksiz yapılan ithalatın da etkisiyle hak ettiği fiyatlardan satılamaması, çiftçilerimizi üretim yapamaz, tarlalarını, bağ ve bahçelerini ekecek-dikecek durumdan çıkardılar. Bundan 25-30 yıl önce 'Türkiye, dünyada kendine yeten 7 ülkeden birisi' idi. Şimdi otu, samanı, hayvansal gıdaları, bakliyat ve tahılları, sebze ve meyveleri dahi ithal etmek zorunda kaldık.
Sakalının uzunluğuyla, sarığıyla, cübbesiyle, şalvarıyla, çektiği ezkarın fazlalığıyla, spor ve beden hareketleri olmaktan öteye geçemeyen, amacına matuf olmaktan uzak, riya dolu, ihlassız namazı-orucuyla, zekâtı-sadakasıyla, umresi ve haccıyla övünen, cennet bekleyen bir kısım insanların daha çok kitap okumaları gerekiyor. Toplumumuzdaki bir kısım insanların Peygamberimizin, Sahabe-i Kiram'ın, Tabiin'in, Evliyaullah'ın ve Müslümanlara örnek olan insanların hayatlarını öğrenmeleri ve onları örnek almaları kaçınılmazdır.