İnsanlık, seçkinlerin kirli propagandasından kurtulup dostluğun, sevginin ve neşenin hâkim olduğu yeni bir yaşam kurabilir mi?
Dünya, sanayi devrimi sonrasında ortaya çıkan bir avuç aristokratik seçkinin bencil ve kötücül hesaplarına teslim olmuş durumda.
Aristokratik seçkinler orta çağın kral ve derebeylerinden çok daha sorumsuz hareket ediyor, dünyayı kendi çıkarlarına göre yönetiyor, insanları bölüyor, savaşlar ve krizler çıkarıyor, darbeler tezgâhlıyor ve sebep oldukları kötülüklerin hesabını vermiyorlar. Dünyanın, doğanın ve insanların iyiliği onlar için bir şey ifade etmiyor. "Bu acılar keyfimizi (kârımızı) artırdığına göre, niye bizi dertlendirsin?" diyorlar.
1900'lü yılların başlarında kurulan bu sistem saç ayağına oturuyor:
1. Propaganda ile algı yönetimi
2. Aristokratik seçkinlerin örgütlü bir hukuki sorumsuzluk ve suç işleme özgürlüğü içinde hareket edebiliyor olmaları
3. Bilim ve felsefenin toplumun ortak yararına değil aristokratik seçkinlerin gayelerine hizmet eder şekilde kullanılıyor olması.
Kitabın benimsediği teze göre; bugün içinde yaşadığımız sistem, "kapitalizm" değildir. 19. yüzyılın sonlarına doğru "kapitalizm" işleyiş tarzı nedeniyle kendi kendisini bitirmiş, sınai işletmelerde mülkiyet ve yönetim birbirinden ayrışmıştır. Artık ekonomiye hâkim olanlar "kapitalistler" değil, kurdukları dolandırıcılık ve sahtekârlık sistemi ile başkalarının (halkın) parasını kendi çıkarları için kullanan bir "asalaklar zümresidir".
Öyleyse 100 yıldır içinde yaşadığımız bu sistem, bir "anomali"den; kapitalizmin, cumhuriyetin ve demokrasinin bir tiyatrosundan başka bir şey değildir.
Kitap, içinde yaşadığımız anomalinin fark edilmemesi için bilinçli olarak çarpıtılan, sansürlenen ve bilim değildir denilerek değersizleştirilmeye çalışılan felsefeyi ve başta Amerikan tarihi olmak üzere uygarlık tarihini masaya yatırıyor. Ve "kral çıplak ve alçak" diyor… İnsanlığın 20. yüzyıl boyunca toplumdan uzak tutulmuş Spinoza'nın öğretisi ile zihinsel esaretten kurtulabileceğini ve yeni bir yaşam kurabileceğini müjdeliyor…
Öyleyse her şey bize kalmış…