"Operadaki Hayalet vardı."
Varlığı herkes tarafından bilinip korkuyla karşılan fakat kimsenin görmediği Hayalet, Paris Operası'nın karanlık mahzenlerinde yaşar. Operanın parlayan yıldızı güzel Christine, bir gün onun sesini duyar. Hayalet'i kendisinin Müzik Meleği olarak kabul eden sanatçı onun takıntılı ve tutkulu aşkıyla yüzleşince tehlikede olduğunu anlar. Hayalet'in maskeyle gizlemeye çalıştığı çirkinliğinden dolayı reddedilme korkusu ve kıskançlığı, Christine için büyük çıkmazlar yaratacaktır.
Aşkın hem yıkıcı hem kurtarıcı yönünün okunduğu bu eserin kalbinde tutku, şiddet ve gerilim duruyor. Bugün dahi bu gerilim, yalnızca gotik renk tonuyla ilgi uyandıran bir hikâye değil, aynı zamanda coşkulu dramatizasyonun müthiş bir romantizmidir.
1910'da ilk kez ortaya çıkışından bu yana okuyucuları etkileyen Operadaki Hayalet ilham verdiği müzikal ve beyaz perde uyarlamalarıyla ölümsüzleştirilmiştir.