Güçlü devletlerin gündeminde olan merkeziyetçilik, 19. yüzyılın başından itibaren Osmanlı Devleti için de önem taşımaya başladı. Sultan 2. Mahmud, yeni eğilime ayak uydurmak istedi. Birçok alanda başlatılan modernleşme kapsamına bu yeni kavramın gereklilikleri de dâhil edildi. Bundan hareketle taşranın kontrol altında tutulması gerekiyordu. Tanzimat ile birlikte daha sistemli hâle getirilmeye çalışılan yapılanma kapsamında vilayetler düzenlendi ve vilayet nizamnameleri yürürlüğe konuldu. Aynı zamanda vali, mutasarrıf ve kaymakamların görevleri de merkeze daha bağımlı olacakları şekilde yeniden belirlendi.
Devlet memuru sıfatıyla merkezî idareyi temsil eden kaymakamlar, kazayı yönetmeye ve alt yapısal sorunları çözerek şehirleri geliştirmeye çalışırken birçok engelle karşılaşmaktaydı. Söz konusu mülkî amir, her şeyden önce devletin taşradaki en güçlü temsilcisi olan valinin denetimi altındaydı. Bir taraftan bu idarecilerin diğer taraftan da eşraf olarak nitelenen yerel güçlerin baskısına maruz kalabilmekteydi. Elinizdeki kitap, 1876-1916 sürecinde Ordu kazasına atanan kaymakamların şehrin gelişimi için çalışmalarını, haklarındaki şikâyetleri ve bazılarının da karıştıkları yolsuzlukları birçok yönüyle ele almaktadır.