"Bölge ülkelerinde gerçekleşen hükümet değişim süreci halk hareketinin, söndürülmesi ve egemen sınıf iktidarına rıza göstermesi sürecini tanımladı. Bu ülkelerde, İslam şeriatı eksenli hareketin, emperyalist devletlerin aktif desteğini alarak, eski hükümeti yıkması ve siyasi iktidarı devralması; hareketin devrimci demokrat olması olasılığını dahi sıfırladı. Bu toplumsal hareket, baskıcı burjuva hükümete karşı yıkıcı bir tavır içerisinde olsa da; amacı ve eyleminin pratik sonuçları; demokrasi ve sosyalizmin reddini içerdi. Dolayısıyla daha önceki askeri cunta ne kadar karşıdevrimci ise, emperyalist devletlerin kontrolü ve emri altında, siyasi iktidarı ele geçiren İslami hükümetler de en az o kadar devrim karşıtı bir tavır sergiledi. Alaşağı edilen cuntanın karşıdevrimci vasfa sahip oluşu; ondan iktidarı devralan İslamcı hükümetin devrimci sayılmasının gerekçesi olmadı. İslamcı burjuva iktidarın, yıktığı siyasi erkin vasfından önce; kurduğu siyasi iktidarın vasfı, kendi karakterini tanımladı. Toplumsal kalkışma; demokrasiye veya sosyalizme yönelmesine dahi izin verilmeden denetim altına alındı ve halk ayaklanmasının belli bir anında, devrime yönelebilecek güçler bertaraf edilerek, emekçiler devrimine yönelebilecek en küçük eğilim kırıldı. Ayaklanma karşı-devrimi besleyerek yürüdü ve beslediği karşı-devrimci güç tarafından söndürüldü."
- Babür Pınar