Yüzyıllardır İslam inancıyla yoğrulmuş bu topraklar, neredeyse son yüzyıl içinde köklerinden koparılıp dinine imanına yabancılaştırılmak adına nice toplum mühendisliği operasyonlarına maruz kaldı. Görünürde inanç özgürlüğü yasalarda vardı ve koruma altındaydı. Ancak uygulamada tam tersi bir icraat vukua geliyordu. Öyle ki Müslüman halk, evlatlarına özellikle kızlarına örtünün imanın bir gereği ve İslam'ın en görünür farzı olduğunu anlatmakta zorlanmaya başlamıştı.
İnternet çağının gelişimi algı operasyonlarının görünmezlik zırhıyla kaplanarak sürdürülmesi ise gençlerimizi adeta ateizmin, deizmin kucağına attı. Algılarıyla oynanan, kökleriyle bağı kesilen, dinini imanını öğrenemeyen nesiller yetişti.
Müslüman olduğunu iddia edip örtüye mesafeli olan, imanlı olduğunu söyleyip İslam'ın direği olan ibadetleri yapmaktan kaçınan bu nesil örtüyü ya moda olsun için ya da giyimin cazibesini arttıran bir aksesuar olarak kullanır oldu. İmanın görünür bir şiarı olan örtü gençler tarafından gittikçe yadsınır oldu.
O halde bu toprakların Müslüman ecdadının mirasyedileri olan gençlere dini, imanı bu bağlamda da örtüyü tekrar anlatmamız gerekti. Tebliğ faaliyetleri her anlamda sürdürülmeli ve genç nesillerimiz tehlikenin farkında olmasa da onları şeytana yem etmememiz gerekiyordu.
Âlimleri, arifleri ve mücahitleriyle Müslüman ümmetin bu çabasında, belki adı anılmayacak kadar küçük bir katkıda bulunmak amacıyla bu kitap yazıldı.
Öznel değerlendirmeler ve kişisel hidayet hikâyesinin anlatımından ziyade örtüsü için bedel ödeyen birinin cenahından mesele anlaşılsın istedim.
Rabbim katında makbul eylesin.